Curse of the Gods
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Rhodanthe

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jared Jensen Rhodanthe

Jared Jensen Rhodanthe


Mesaj Sayısı : 1
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 04/02/12

Rhodanthe Empty
MesajKonu: Rhodanthe   Rhodanthe EmptyC.tesi Şub. 04, 2012 9:12 am

Boynunu geriye doğru kanırtıp arkasından gelen ayak seslerine dikkat kesildi. Tedirgindi gelen, aşikardı öyle oluşu. Çünkü hesap etme kabiliyeti olduğuna göre bir adımdan sonra bir saniye geçiyordu. Ve tabanda yankılanan sesin tonlamalarının farklı olmasından da dengede yürümeye çalıştığı anlaşılıyordu. Neyse ki hala, her şeyin ayırtına varabilecek kadar aklı vardı. Zaten aklını kaybetmesi için bir şeyin üzerinde çok durmalıydı. Misal çok sevmeli, ölesiye nefret etmeli yahut iliklerine dek korkmalıydı. Yani insanî bir takım duygulara sahip olmalıydı. İnsan olmadığından değildi duygusuz oluşu. Vakti zamanında aşkında içinde boğulmuştu nefretin de. Ancak tatmadığı bir şey vardı hala, zafer duygusu. Ve inancı da asla tatmayacağı yönündeydi. Koridorun tavanı boyunca sıralanmış ampullerin ışığının düşmediği bir duvar çıkıntısına sığınıp başını duvardan dışarı doğru çıkardı ve gelene göz attı. Gömleğinin üst kısmı tamamiyle parçalanmış ve yer yer kırmızı lekelerle süslenmişti. Süslenmiş gibi duruyordu çünkü o kadar tatsız ve renksiz bir karakterdi ki gelen, kan lekesi bile üzerinde alelade duruyordu. Boynundan sağ kürek kemiğine kadar uzanan iki uzun kesikten akan kanın ıslattığı anlaşılıyordu gömleğini. Ve sol bacağı da aksıyordu, bir ayağı üzerinden destek alıp diğer ayağını sürükleyişinden tahmin etmişti. Dorian bir an karar veremedi ne yapacağına. Onu gözünü kırpmadan yarı yolda bırakan ve ölüme, Dorian’a yaklaştığı gibi git gide yaklaşan genç sayılabilecek adama hak ettiği şekilde cevap verecekti. Bir anda duvarın gölgesinden kurtuldu ve adamın tam önünde dikildi. Ardından da sol elinde tuttuğu asadan destek alıp ölüm getiren o kelimeyi ağzından zehir atarmış gibi haykırdı. Asadan çıkan neon ışığına benzeyen ışık demetleri adamın sol göğsüne isabet etti ve havada asılı kalan kuru bir çığlıktan sonra yere devrildi. Tam bir şey söyleyecekti ki tez gelen ölümü cümlesini ağzına tıktı ve gözlerini bir daha geri açmamak üzere kapattı. Yaptığından katiyen pişmanlık duymuyordu Dorian. Aksine gururuna yedirememişti sırtından bıçaklanmayı. Oysa sayısız senaryo üreten zihninden defalarca dostane düşman senaryoları çıkmışken. Yerde yatan adam Dorian’a ihanet etmişti. Hem de sayısız işkenceye maruz bırakılan, ağzından köpük köpük salya akan o insan görünümlü yaratığa. Nefret etmekten de sevmek kadar uzaktı Dorian. Ancak yaratılışından gelen bir mizacı vardı ve zaman bile etki edemiyordu. Daha doğumunda ihanetle burun buruna gelmiş ve hayat mücadelesini de yaşamaktan sonra ihaneti başından def etmekle vermeye çalışmıştı. Bir yaşam gayesi sorulsaydı şayet Dorian’a, cevabı kuşkusuz bu olurdu. Adamın cesedi başında beklerken koridorun en uzak kısmında bir ses işitti. Hoş işitmemesi imkansızdı. Köpek hırıldamasını andıran ancak daha şiddetli çıkan sesin yanı sıra zemine değen pençelerin kulak parçalayan sesini de işitiyordu. Bu defa asası yerine silahına davranacaktı. Çünkü bir yaratığı güçsüz bir büyü alt edemezdi. En azından büyü konusunda pek beceriksiz Dorian bunu başaramazdı. Hırıltı yaklaşık on adım ötesine kadar yaklaşmışken Dorian hızla arkasını döndü ve isabet edeceğini bildiğinden tetiği çekti. Dönüşüm geçirmeye çalışmış bir kurt adam ya da daha doğrusu kurt kadındı hırıltının sahibi. Artık kanlar içinde ve çırılçıplak yere serilmiş, dünya üzerinde eşine az rastlanan güzelliğe sahip, ayrıca gördüğü en masum yüz acıyla buruşmuş, kaskatı kesilmiş bir yaratıktı. Kurşun aynen arkasında yatan adamınki gibi sol göğsüne denk gelmişti. Ancak bir insana kıyasla daha dirayetli olan ve dört ayak üzerinde hareket eden yaratığın ölümü gecikecekti anlaşılan. Hala şarjörün dolu olduğunu bildiğinden tetiği tekrar çekti kızın masallarda anlatılan güzelliğine dalıp gitmişken. İçindeki ses bunu yapmasına şiddetle karşı çıksa da nadiren de olsa sesi kulak ardı etti ve kızın kaşları ile saçının başladığı yer arasında bir hedef aldı ve derin bir nefes alışın eşliğinde kurşunu serbest bıraktı. Kurşun alnına isabet ettiğinde kız son nefesini verdi vermesine. Ancak gözleri hala yaşıyormuş gibi apaçıktı. Göz bebekleri irileşip kopkoyu bir göz rengine dönüşmeden eğildi ve kızın gözlerini kapadı. Teni hala sıcaktı. Ölümün soğuk nefesi üzerinden hiç geçmemiş gibi…

Acı bir iç çekişle, istemsiz olarak bedeninin üst kısmı şahlandı yatak üzerinde. Alnından elmacık kemiklerine doğru süzülen sayısız damlacık ve hızla inip kalkan göğüsleri yanında yatan çıplak kadını huzursuz uykusundan uyandırdı çok geçmeden. Kadın isteksiz de olsa zümrüt yeşili gözlerini araladı ve kolundan destek alarak bel üstünü hareket ettirdi“Bir sorun mu var tatlım?”Dorian’ın hiç hoşlanmadığı o nahoş hitabı kulak ardı edecek kadar panik içindeydi. Sakinleşmek adına derin soluklar aldı, yüzündeki terleri yıpranmış yorgana silerken. Ardından kadına dönüp şehadet parmağını kadının omzu boyunca ilerletti ve çekti.““ Kabus. Görmeye alıştığım ve göreceğimi bilerek yattığım cinsten. Yani sorun yok, sen uyumana bak. Yorucu bir geceydi.”Orta yaşlı kadın anlamadığını belli eden bir tavır takınarak omuzlarını silkti ve Dorian’a doğru uzanıp dudaklarına sulu ve yoğun bir öpücük bıraktı. Ardından da sırtını dönüp bölünen uykusuna devam etti. Dorian’ın uyuyamayacağı gün gibi ortadaydı. Kadının yorgandan sıyrılan bedenine sokuldu biraz. Saatlere sığdırmak zorunda da olsa kendi kadınıydı. Sırtını ona dönüp sahte arzularını doyurmaya çalışsa da. Zaten Dorian’ın aradığı duygusal bir köprü değildi. Ya da kadından kendisini anlamasını beklemiyordu. Beklemezdi. Diğerlerinden de. Sadece zamanını geçirmeye yarayan ve yaratılışlarına her gün şükran ettiği, birçok erkeğin komplike bulduğu ancak doğru hamlelerle basite indirgenebilen yaratıklardı. Dorian’ı dünya üzerinde kendisiyle yüzleşmekten alıkoyanlardı bir de. Uykusuz geçen gecelerini acısız atlatmasına yardım edenlerdi veyahut. Kısaca hiçbir zaman sahiplenemeyeceği dünyanın en acı gerçekleriydi. Kadının vücuduna iyice sokuldu ve kolunu kadının belinden aşağı attı. Ardından da saçlarının kokusunu kolaylıkla duyumsayabileceği kadar başını kadının başına yaklaştırdı. Üzerine sinen onca şey olsa da akıl almaz şekilde her kadında hissettiği o kokuyu içine çekti derin derin. Üzerine sisin kirli havası çökmüş gül kokusuna benziyordu. Ne güzeldi ne çirkin. Tam da kadınları temsil eden bir koku yani.

Güneşin ilk ışıkları pencereden girinceye dek iki saat geçmişti ve Dorian hala uyumamıştı. Geceyi atlattığına göre hareket vakti gelmişti. Usulca kalktı kadının yanından ve yataktan kalkar kalkmaz üstünü giyindi. Cebinden çıkardığı, içi galleon dolu ufak bir keseyi yatağın yanındaki eski püsk komodinin üzerine koydu. Ardından da biraz ilerideki koltuğun önünde bulunan sehpa üzerindeki, taç yaprakları solup hafif sararmış çiçeği kesenin yanına fırlattı. Her şeyin tastamam yerinde olduğuna kanaat getirinceye kadar ceplerini kontrol etti. ardından da çıktı odadan ve konaklama ücretini ödeyip ayrıldı handan. Haftada bir verilen izin günü bugündü ki bu durumdan oldukça hoşnuttu. Ay, tam haline bu gece ulaşacaktı. Yani kurt adamların normal şartlar altında dönüşüm geçirdiği gündü. Ancak Nurmengard sınırları içerisinde dönüşümleri ölümle son bulurdu genelde. Dorian, bugüne denk geldiği zamanlarda bir hayli yorulurdu. Neyse ki o başarısız seramoniye katılmayacaktı. Günün ilk sigarasını dudakları arasına yerleştirip birkaç saniye sonra da ateşledi. İlk nefesi çok sevdiği kadar son nefesten nefret ederdi. Dudaklarında tükenen her sigara ona ölümü anımsatırdı ve henüz ölmek gibi bir düşüncesi yoktu. Oturacak ve bir şeyler içebilecek, kalabalık ve alelade olmayan bir yer buldu. Yaklaşık üç saatini burada geçirdi. Genelinde insanları inceledi. İçeri girenlerin ruhsuz ve solgunken dışarıda fink atanlar capcanlı ve yaşam doluydu. Birileri ışığı özümserken diğerleri reddediyordu işte. Ve Dorian da reddedenlerdendi. Elindeki gazeteyi bırakıp camın öte tarafında kalanlara dalıp gitmişken tam önünden bir kız geçti. Öğrenci olduğu anlaşılıyordu. Profilini görse de yalnızca, dikkatini çeken bir şey vardı kızda. Derhal çıktı mekandan ve kızın peşinden ilerlemeye başladı. Bu sefer de yalnızca arkadan görüyordu. Ancak güneş ışığının da katkısıyla alaz rengi, dalga dalga beline kadar uzanan gür saçları vardı ve teni neredeyse kemik rengindeydi. Güzel oluşuna imrendiği nadir insanlardandı. Kıza bakarken ellerine kaydı bir ara gözleri. Kapkara, kirli ve çatlak çatlaktı. Arkadaşıyla birlikte Dorian’ın üzerinde bulunduğu yolun tam karşısında durdular ve yiyecek bir şey aldılar. Genç kız arkasını döndüğü vakit Dorian hala kızı incelemekte ve merakını tetikleyenin ne olduğunu düşünmekteydi. Metrelerce uzağında da olsa kızın bir uzvuna değmeyi başarabilmişti. Gözlerine… Kabuslarını daha da katlanılmaz kılan, derinliğinden ürktüğü buz mavisi. Kız baktığını anladıysa da gözlerini çekmedi inatla. Zaten öylesi daha kuşkucu bir durum olurdu. Yüzü de bedeninin her oranı da fazla aşina geliyordu Dorian’a. Ve nereden aşina geldiğini de biliyordu. Yıllar evvel öldürdüğü, hem de insan tarafına yenik düşüp işkenceci arkadaşına aşık olan o kurt kızdı. Benzeri değildi, kesinlikle aynısıydı. Son bakışlarını biliyordu çünkü Dorian. Öfke vardı bir de burukluk. Ve en önemlisi de inat. Kız hareket etmeye başladığında kendini sarstı ve o da peşi sıra ilerlemeye başladı. Genç kız arkadaşından ayrılıp tek başına ilerleyinceye kadar da kızı takip etti. işin aslını öğrenmeyi kafasına koymuştu ve öğrenecekti de. Kız bir ara sokağa girerken adımlarını hızlandırdı ve kısa süre sonra da yetişti. Korkutmak istemiyordu. En azından en başında yapmayacaktı. Elini genç kızın omzuna koydu, irkilmesine fırsat vermeden de yanında ilerlemeye başladı.“ Ürküttüysem affedersiniz küçük bayan. Saatin ne kadar ilerlediği hakkında hiçbir fikrim yok. Acaba size sorsam?” dedi sesini olabildiğince yumuşak çıkartmaya özen göstererek. Genç kız hızını bir nebze arttırarak cevap vermeden, başı dimdik karşıya dönük şekilde ilerlemeye devam etti. Hala dondurma tuttuğu eli bileğinden yakaladı. Nazikçe tabi. Ve biraz da kendisine bakması için bileği döndürdü“Anladığım kadarıyla kol saatiniz yok.”Ayrı ayrı bakıldığında çirkin gözüken uzuvları özellikle yüzünde bir araya geldiğinde güzel gözükürdü Dorian. Güzel olmasa da çekici. Ve mimiklerini başarıyla kullanabilirdi. Örneğin kız yüzüne bakarken zararsız olduğunu aksettiren bir maske iliştirmişti yüzüne. Hala cevap gelmemişti kızdan. Üstelik elini sertçe çekmişti Dorian’ın avucundan. İşi başka bir yere taşıma kararı verdi. Bu defa kızın yolunu kesecek şekilde önünde durdu ve kolundan yakaladı, kendine çekti.“ Kadınların biyolojik saati her şeyi hesaplarmış duyduğuma göre. Örneğin bugün dolunay gecesi olduğunu eminim hissediyorsundur. – eliyle kızın porseleni andıran boynundaki kızıl demetleri çekti.- Bu derinin altında. Damarlarında hissediyorsun. Kanında. Sanki akış hızı artıyormuş gibi''.Sözlerini bir süre yarım bıraktı ve kendine oldukça yakın tuttuğu kızı baştan aşağı incelemeye başladı. Özellikle kaşlarının biraz üstünde ya da gömleğinin düğmeleri arasında bulacağını düşündüğü izleri arıyordu. İlginçti, hiçbir iz yoktu. Kusursuz. Dünyanın bile hatta tanrının bile kusurlarla dolu olduğunu düşünürken kızın kusursuz olduğuna emindi. Sokak dar ve karanlık da olsa ara sıra gelen vardı ve Dorian daha fazla dikkat çekmek istemiyordu. Kızı az evvel yürüdüğü doğrultuya çevirdi ve kolunu kızın koluna doladı. Ardından kulağına doğru eğilip“Şu an seni gözümü kırpmadan öldürebilirim ve sen asana uzanacak zamanı bulamazsın. Dikkat çekmeden bir bara oturacağız. Hakkında bilmek istediklerim var.”Dedi. Normalde bu tehditten sonra korkmalıydı ancak genç kız tepkisiz kalmıştı. Bunu düşünmemeye çalıştı Dorian ve ilk bulduğu barın kapısını açtı ve kıza geçiş önceliği verdi. Tabi hala kolunu kızın kolundan ayırmamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hephaistos
Ateş ve Demircilik Tanrısı
Ateş ve Demircilik Tanrısı
Hephaistos


Mesaj Sayısı : 61
Kayıt tarihi : 13/12/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Rhodanthe Left_bar_bleue0/100Rhodanthe Empty_bar_bleue  (0/100)
Uyarı Puanı:
Rhodanthe Left_bar_bleue0/10Rhodanthe Empty_bar_bleue  (0/10)

Rhodanthe Empty
MesajKonu: Geri: Rhodanthe   Rhodanthe EmptyC.tesi Şub. 04, 2012 8:13 pm

Özellikle noktalama işaretlerine dikkat etmelisiniz.
75.
Keyifli rol oyunları dilerim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Rhodanthe
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Curse of the Gods :: RPG Puan Belirleme-
Buraya geçin: