Curse of the Gods
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ölüm Kokusu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Annalisa Kvamme
Cadı | Kulübe Lideri
Cadı | Kulübe Lideri
Annalisa Kvamme


Mesaj Sayısı : 299
Kayıt tarihi : 20/11/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Ölüm Kokusu Left_bar_bleue12/100Ölüm Kokusu Empty_bar_bleue  (12/100)
Uyarı Puanı:
Ölüm Kokusu Left_bar_bleue0/10Ölüm Kokusu Empty_bar_bleue  (0/10)

Ölüm Kokusu Empty
MesajKonu: Ölüm Kokusu   Ölüm Kokusu EmptyPtsi Ocak 09, 2012 3:54 pm

    Karanlık tüm görkemiyle yükseliyordu. Nyks'in kahkahalarını hisseder gibiydi ve Apollon tüm benliğiyle karanlığı gökyüzünden uzak tutmaya çalışıyordu. Karanlık ve ölüm tarafından kutsanmış olan cadı ise bedeninin etrafında dizilmiş doğaüstü varlıkları hissedebiliyordu. Makyaj aynasının karşısında oynadığı buklelerinin arkasından boş gözlerle bakıyordu kömür karası gözlerine. Göz kapaklarını kaplayan siyah ve gri ağırlıklı makyajı, gümüşî renkteki elbisesiyle bir bütünlük sağlarken dudaklarındaki koyu kırmızı ruj güneşin kızıllığından bir parça alınmış gibi beyaz teninde parlıyordu adeta. Göğüslerinin biraz daha aşağısına kadar gelen kolyesine baktı. Haçın üstünde hüzün ve kederle asılı olan İsa, şeytani bakışlarını etrafta gezdiriyordu. Aynı zincirde asılı olan diğer kolye ucu karanlığıyla İsa'yı bile alt edebilecek durumdaydı. Yanan ateşin içinde kömüre dönmüş, feryat eden bir kadın kafası vardı. İşaret parmağı ve baş parmağının arasına aldığı kolye -Annalisa'nın değimiyle- ölümün, yaşam bulduğu bir kolyeydi.

    Hüzün dolu bakışları kızın bu yıla kadar yaşadıklarını yansıtırken; bedeni günümüz insanından farksız değildi. Oturduğu yatağında ayaklandı. Gitmeliydi. Bu kamptan kendisini kurtarmalıydı. "Ne bekliyorsun Anna?! Git buradan! Burası seni ve güçlerini sınırlıyor!" Kulağında çınlayan sesle birlikte mırıltılar halinde dudaklarından dökülen şarkı sözleri, Onların iyice sinirlenmesine sebep olduğunu biliyordu. Ama bu işlemi burada yapma gibi bir ihtimali yoktu. Fakat, haklılardı. Buradan defolup gitmesi gerekiyordu. Siyah cübbesini giyip şapkasıyla kapattı ayın ihtişamıyla parlayan yüzünü. Topuklu ayakkabılarını takırdatarak çıktı yatakhaneden. Soğuğu hissettiği an gözlerini kıstı. Kulübenin etrafındaki ağaçlıkların arasına daldığında bir gölge gibi ilerlemeye başladı. Kamptan çıkmak zordu; hemde çok zor. Nyks'in gözleri üzerinizdeyken, Annalisa'nın sevdiği tek tanrı olan Hades bile sizi kurtaramazdı. Kamptan çıktıktan sonra etrafına bakındığında yapabileceği tek şeyin, dikkat çekmeyecek bir şehre gitmesi olduğuna karar verdi.

    ~~~

    Taksiden indiğinde şehrin görkeminde kaybolmuştu bir an için. Etrafındaki ışıklara büyük bir hayranlıkla bakıyor; etraftaki insanların konuştuklarına ister istemez kulak misafiri oluyordu. Ancak burada yapması gereken şey aval aval durup etrafı seyretmek değildi. Kendine geldiğinde gözüne kestirdiği ilk ara sokağa saptı. İnsanların içinde on sekizinci yüzyıl modasını andıran, sıkı korseli, yere kadar uzanan bir eteğin üstündeki siyah cübbesiyle dolaşmak istemezdi. Karanlık sokaklarda ilerliyordu. Sakin, kafa dinleyebileceği bir bar, ya da kafe bulsa harika olabilirdi. Yorulmaya başlamıştı. Başını hafifçe önüne eğip adımlarını izlemeye başladı. Arada bir başını kaldırıp etrafına bakınıyordu. Bir kafe bulabilirdi belki...

    Havanın bozduğunu hissettiği anda elini attığı ilk kapıdan içeri girdi. Siyah saçlarını örten cübbenin şapkasını çıkarıp etrafına bakındı. Duvarlarda asılı olan mumlar tarafından aydınlatılan yer fazla iyimser ve insanın içini ısıtabilecek türdendi. İçeride bulunan tek tük insanın arasından sıyrılarak cam kenarında, iki sandalyesi olan küçük bir masaya oturdu. Sol işaret parmağında takılı olan zümrütle işlenmiş gümüş yüzüğünü ve sağ elinin yüzük parmağındaki siyah taştan yapılma yüzüğünü oynattı. Yeşile boyanmış kapının hemen arkasında bulunan şöminenin üzerindeki tablo tüm karamsarlığıyla kendisini yansıtırken insanın burnuna gelen kahve kokusu bunu tamamen unutturuyordu. Bej rengindeki duvarlarda asılı olan bordo mumlar ortama daha yumuşak bir hava verirken, tavan ile duvarın birleştiği kısımlara yerleştirilmiş olan sarı ışıklar, insanın gözünü almıyordu. Ahşap masaların etrafına yerleştirilmiş koltuklar farklı farklıydı. İki kişilik masalarda eski tarz, kadifeden yapılmış büyükçe koltuklar var iken, ortadaki masalarda biraz daha küçük, ama rahat gibi görünen sandalyeler vardı.

    Kulağında yankılanan tatlı tınıyla birlikte etrafı incelemekte olan gözleri yanındaki garson kıza çevrildi. Sarı saçları yukarıdan at kuyruğu yapılmıştı; önündeki küçük siyah önlüğün üzerinde kafenin simgesi gibi bir şey vardı. Bir şey isteyip istemediğini sormuştu değil mi? Evet, doğru duymuştu. "Filtre kahve istiyorum. Fakat içine birazcık viski koyarsanız harika olur." Siparişi alan kıza gülümseyerek cevap verdikten sonra başını cam tarafına çevirdi. Yavaş yavaş cama vurmaya başlayan yağmur damlalarının ardından hissettiği huzursuzluk daha deminki tatlı ve neşeli halini götürmüştü. Bir şeyler ters gidiyordu. Zihninin içindekiler yine konuşmaya başlamıştı.

      Zifiri karanlıkta etrafına bakındı, ancak hücre kapısının anahtar deliğinden sızan o cılız ışıktan başka bir şey görememişti. Karanlıkla korkutmak istemişlerdi onu. Ama yanılmışlardı. Karanlık, onun en yakın dostuydu.
      Karanlıkta barınırdı.
      Karanlığa sığınırdı.
      Karanlıkta görünmez olurdu.
      Onların sandığından çok daha fazlasını bilirdi; karanlığın ötesini görürdü. Ne göz lazımdı ona, ne de kulak. Hiçbir uzva ihtiyacı yoktu.
      Sessizce durup değişen enerji dalgalarını hissedebildiği sürece, etrafında olup bitenleri anlamak çocuk oyuncağıydı.
      Gece miydi?
      Yoksa gündüz mü?
      Ne önemi vardı. Biri geliyordu. En önemlisi buydu.


    Biraz önceli Annalisa yerini sert, soğuk ve insanlara mesafeli davranan bir kıza bırakmıştı. Uysal tavırlarını hâlâ sergiliyordu anca biraz önceki kadar dikkatli olduğu söylenemez. Bakışlarını kapıya doğru çevirdiğinde içeri giren kişiyle göz göze gelmesinin ardından ne yapacağını bilemez halde bakışlarını kaçırdı. Çaresiz hâline yetişen garson kız Annalisa'yı tekrar hayata döndürmüştü denebilirdi. Kahvesini önüne koyduğunda teşekkürlerini iletti.


    bkz.:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ölüm Kokusu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Curse of the Gods :: Dünya :: Hollywood-
Buraya geçin: