Curse of the Gods
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Te(a)mo

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Haesel Oldwina Markov
Ölü
Haesel Oldwina Markov


Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 09/12/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Te(a)mo Left_bar_bleue0/100Te(a)mo Empty_bar_bleue  (0/100)
Uyarı Puanı:
Te(a)mo Left_bar_bleue0/10Te(a)mo Empty_bar_bleue  (0/10)

Te(a)mo Empty
MesajKonu: Te(a)mo   Te(a)mo EmptyPaz Ara. 25, 2011 5:56 pm

T E (A) M O
H A E S E L & M A T T H E W
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Haesel Oldwina Markov
Ölü
Haesel Oldwina Markov


Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 09/12/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Te(a)mo Left_bar_bleue0/100Te(a)mo Empty_bar_bleue  (0/100)
Uyarı Puanı:
Te(a)mo Left_bar_bleue0/10Te(a)mo Empty_bar_bleue  (0/10)

Te(a)mo Empty
MesajKonu: Geri: Te(a)mo   Te(a)mo EmptyPaz Ara. 25, 2011 7:02 pm


    ‘’Burada ne arıyorsun?‘’
    ‘’Seni babama götürmeye geldim.‘’
    Gözlerindeki sisler perdesinin ardında dudaklarını kaplamış ve yaptığından büyük zevk aldığını belirten sinsi sırıtış, konuşmanın ortasında sarışın kızın yüzünü kaplamıştı. Kimseden öc almayı sevmiyordu, bu bir gerçekti lakin ona yapılan yanlışı hatıralarında bırakacak değildi. Suratında oluşmaya başlayan kırışıklarla yaşının çok daha ötesinde bir görüntü kazanmış adama bakarken intikam duygusunun tadını yeni yeni hissetmeye başlıyordu. Tadı damağında hoş bir lezzet bırakırken, içten içe yaptıkları kendi hoşuna gidiyordu.
    ‘’Böyle bir şey imkansız, değil mi?‘’
    ‘’Ah, tatlım. Biraz yaşlanmış olabilirsin ama bu işin içine girmiş herkes Hades'in kızının neler yapacağını bilir, değil mi?‘’
    Boş araziyi çınlatan tiz kahkaha sarışın kızın dudaklarından dökülürken adamın yüzündeki ifade korkunun ötesine geçmiş, çaresizce planlar kurmak adına beyin yormaya başlamıştı. Oyununa ciddiyet katan dişi, pür dikkat kendisini yeteneğine odaklamıştı. Adamın eskiden yaşayan güzeller güzeli karısını Tartaros'un derinliklerinde ararken yüzünde ve gözlerinde biraz önceki sinsilikten eser taşımıyordu Markov. Nihayetinde kızıl cadıyla karşı karşıya gelen gözleri ve görünmez biçimde ona uzanan elleri, alevler arasından kurtarmıştı cadıyı. Bir zamanlar yaptığı hataların cezasını çeken kızıl cadı, Tartaros'tan koparılıp alındığı sırada neler olduğunu anlayamamıştı. Gerçek manada yeryüzüne çıkmasa da, ruhunun bir parçası güneş yüzü görmüştü. Karşısında onu izleyen sarışın dişiye ve yanında duran eski kocasına baktığındaysa, hayretler içinde kaldığı gözlerinin kocaman açılmasından anlaşılmıştı. Cadının dudakları titremeye başladığında, buraya gelmesine yardım eden dişi, kurduğu oyununda eğlenmeye devam ediyordu. ‘’Anlat ona, Lena. Alevlerin hücrelerini delip geçen zehrinden bahset, hadi!‘’ Kadının söylediklerini, yaşlı adama dokunmadan sadece kendinin duyabileceğini bilse de; adamın gözlerindeki ışığın sönmüş olacağını görmek için bu işkenceyi uyguluyordu Markov. Ve kadının dolan gözlerine eşlik eden, adamın acı içinde kıvrılan bedeni olmuştu. Adam, ağlıyordu. Hıçkıra hıçkıra. Yaptığı her şeyin cezasını çekmesini istediği için, daha fazlasını yapacaktı. Fakat birden içinde beliren hoşnutsuzluk, kadının cehenneme geri yollanmasını; adamınsa birkaç saniyenin ardından gözyaşlarının dinmesini sağlamıştı. ‘’Üzgünüm. Gitmeyi o istedi.‘’ Yalan söylemişti lakin yalan olduğu anlaşılmayacak kadar gerçekçi davranıyordu.
    ‘’Sen de oraya gitmeyi istemiyorsan, kaybol gözümün önünden. Bu son şansın.‘’
    Yerde sürünür vaziyette duran adamın asasını önüne atmış ve adamın asasına sarılıp orayı terk etmesini dört gözle beklemişti. Adam, asasıyla Haesel'e karşı gelebilirdi ama yapmamıştı. Çünkü biliyordu ki, bunun cezasını daha büyük bir acıyla ödemek zorunda kalacaktı. Hades'in kızının kudretine bir kez daha tanık olmuş ve kaçısından belli ki; korkmuştu. Haesel'in yaptığı küçük oyundan sıkılmasının yanı sıra, kendisini Hades gibi hissetmesi; yani babasına bu kadar çok benzediği gerçeğini bir kez daha kendi gözleriyle görmesi onu sarsmıştı. Hiçbir kelimeyle anlatamayacağı bu üzüntü vücudunun her bir hücresinin titremesine dahi yetiyorken, gözlerinin dolmuş olması gerçeğini göz ardı edemezdi. Suç mahallinden hızla ayrılmış ve Atina'ya gelmişken buranın güzelliklerinin tadını çıkarmak istemişti. Belki biraz da kafasını dinlerdi. En azından öyle umduğu için, Atina'nın en güzel yerlerinden birine çevirmişti rotasını. Denizi seviyordu. Dalgaların kulaklarına dolan sesini, tuzlu suyun kokusunu ve manzaranın çelik mavisi gözleriyle yarışıyor oluşu; hoşuna gidiyordu. Bir yandan da burada huzuru çekiyordu içine. Sakinleşmesi ve biraz kafasını dinlemesi gerekiyordu. Bu yüzden yere yığdı bedenini. Hırçın dalgaların dansını yakından izlerken gözlerinin suyun derinliklerine dalıp gitmesine izin verdi, huzuru ağırlamak için.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthew Fitzroy
Zeus'un Oğlu
Zeus'un Oğlu
Matthew Fitzroy


Mesaj Sayısı : 29
Yaş : 27
Kayıt tarihi : 07/11/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Te(a)mo Left_bar_bleue0/100Te(a)mo Empty_bar_bleue  (0/100)
Uyarı Puanı:
Te(a)mo Left_bar_bleue0/10Te(a)mo Empty_bar_bleue  (0/10)

Te(a)mo Empty
MesajKonu: Geri: Te(a)mo   Te(a)mo EmptyPtsi Ara. 26, 2011 5:36 pm

    "İntikam dostum, intikam!"
    Uzun bir mesafede koşan biri gibi kalkmıştı yine yataktan, kaç gecedir aynı rüyayı görüyordu. Kardeşi yerine koyduğu dostunun ölümünü görmek onu bir hayli etkilemişti. Son savaşından bu yana aldığı darbeler hala yüzünde sayılırken alacağı intikamın üzerinde oynuyordu. Dostunun akan her bir damla kanının hesabını soracaktı, düşmanlarını kendi kanlarıyla boğacaktı. İntikam için yemin etmişti, hemde büyük bir yemin.
    Gözlerini ovuşturup sağına döndüğünde, yanında yatan kızıl hatunun eşsiz vücudu ile karşılaştı Matthew. Dün geceye dair pek bir şey hatırlamıyordu, anımsadığı tek şey kızın güzel vücudu ve şehvetli iniltileri. Çapkınlığın dibine vuruşu hiç bitmeyecekti, ama buna hakkı vardı. Uzun bir savaş sonrası gördüğü ilk vücut bu hatuna aitti. Hafifçe gülümseyip kızın saçlarını geriye doğru attı ve kızın dudaklarına yapıştı.
    Kadınlar anlam veremiyordu Matthew'e, görüşünü ile ruhunun uyuşmadığını biliyordu -hoş bu kadınlar, onun sinirli halini henüz görmemişlerdi- fakat bu kadınlar öyle bir abartıyordu ki artık tatlı yüzünü istemiyordu. Hava kararmaya başladıkça kızın itmeye başlamıştı Matthew, sıkılmıştı artık. Bir an önce kızın öpücüklerinden kurtulmalıydı.
    "Bak bebeğim, gitmem lazım. Sana daha sonra her şeyi açıklayacağım söz"
    Giyinirken verdiği söze içinden kahkahalar atıyordu, kadınlar gereğinden fazla aptal olabiliyordu bazen. Matthew'in verdiği her söze inanmaları onu bir hayli eğlendiriyordu. Kızın evinden çıkarken özgürlüğün kucağında bulmuştu kendini, kelepçelerini bir tarafa savuran rüzgar estikçe yanından geçen hatunların saçları uçuşuyordu, bu tablo hoşuna gitmişti. Gülümsemeden edememişti Matthew. Hava gittikçe kararıyordu, güneş gözden kayboldukça üstündeki yorgunluğu onu daha da dibe çekiyordu. Henüz kendine gelebilmiş değildi. Atina'nın kalbine, yani iskeleye doğru atıyordu adımlarını.
    İskeleye yaklaştıkça uzun sarı saçların rüzgarla dans ettiğini gördü, bu fazlasıyla hoşuna gitmişti. Bir kadına duyduğu en büyük zaaf, saçlardı. Harika görünen saçların kime ait olduğunu görmek için adımlarını sıklaştırmıştı ki kızın ona doğru dönmesiyle şaşkınlığına engel olamamıştı.
    Güzel saçların sahibi; Hades'in çekici kızı Haesel.
    Pek konuşmamıştı bu güzellikle ama bundan iyi bir fırsat olamazdı, dudaklarını araladı.
    "Merhaba Haesel."
    Çekici ses tonu her zaman işe yarardı.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Te(a)mo
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Curse of the Gods :: Dünya :: Atina-
Buraya geçin: