Curse of the Gods
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ares'in Armağanı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Nerwen Carnesîr
Ares'in Kızı
Ares'in Kızı
Nerwen Carnesîr


Mesaj Sayısı : 152
Kayıt tarihi : 04/12/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Ares'in Armağanı Left_bar_bleue8/100Ares'in Armağanı Empty_bar_bleue  (8/100)
Uyarı Puanı:
Ares'in Armağanı Left_bar_bleue0/10Ares'in Armağanı Empty_bar_bleue  (0/10)

Ares'in Armağanı Empty
MesajKonu: Ares'in Armağanı   Ares'in Armağanı EmptyCuma Ara. 09, 2011 8:54 pm

1- Tanrı/Tanrıça ebeveyninle ilk karşılaşmanızın rpsini yaz.
Mekan: Olimpos Konseyi
Katılacaklar: Sadece sen.
(Ebeveynin olan Tanrı/Tanrıça sitede varsa, kendisinden sana katılmasını isteyebilir, birlikte rp yapabilirsiniz.



Yaprakların ayağımın altında çıkardığı sesleri olabildiğince azaltmak için parmak ucumda yürüyordum. Okumu ileri doğru uzatmıştım. Antrenmanın başkaları tarafından dikkate alındığını sanmıyordum. En azından benim kadar. Hava -5 dereceydi ve Poseidon'un çocuklarını buz tutmuş gölde kayak yaparken, Afrodit'in kızlarını ise kenarda ateş yakarken görmüştüm. Ben onlar gibi değildim. Tek amacım iyi odaklanabilmekti. Hislerimle fikirlerim arasına derin bir set çekmiştim. Duygularımla hareket etmediğim için, dikkatim kolay kolay dağılmazdı.

İleriye atıldığımda, bir ok kulağımın yanından vızıldayarak geçti. İçimden küfrettim. Artemis ya da Apollon'un çocukları olmalıydı bunlar. Hedeflerini hep on ikiden vuruyorlardı ve şimdiki hedefleri bendim. Yere doğru eğilirken ikinci ok kolumu yaralayarak arkamdaki ağaca saplandı. Üçüncü ok da şakağıma doğru geliyordu ki -onu görebilmiştim Tanrı'ya şükür- bir anda çevremin değiştiğini ve tuhaf bir odaya geldiğimi gördüm. Islah evindeki oda arkadaşıma bunu anlatacak olsam "Nev, bunlar kesin uzaylılar!" derdi. Bazı insanlar aptal olmanın ötesinde çok sıkıcılar. Katlanmak mümkün değil.

Arkamı döndüğümde gördüğüm savaş eşyalarıyla dolu geniş bir odaydı. Kenardaki altın renkli oklar hemen dikkatimi çekti. Duvarın öbür tarafında büyük kılıçlar asılıydı. Kılıçla pek antrenman yapmazdım, bana pek estetik gelmez ve savaşma gücümü yükseltmezdi. İleriye yürüyüp oklara dokundum. Sağ tarafımda bir ses duyunca hemen oraya dönüp kendi oklarımla nişan aldım. Karşımda yapılı ve esmer, gözleri renkli bir adam vardı. Geriye doğru gidip sırtımı duvara dayadım ve karşımdaki kişinin kalbine doğru okumu yönelttim. Yayı gerip, oku serbest bıraktım. Karşımdaki adam, oku yakaladı. Onun kim olduğunu biliyordum. Böyle ani hareket edebilen ve gözlerinden kıvılcımlar çıkan... O, Ares.

"Büyüklerine karşı bu derece saldırgan olman doğru değil Nev." dedi kaşlarını çatarak. Gözlerinin içine baktım. Ona asla o kelimeyi söylemeyecektim. Ona baba demeyecektim. Bunu hak edecek hiçbir şey yapmamıştı. Umrunda bile değildi ve bu beni daha da kızgın yapıyordu.

"Ah, Ares. Seninle bu yüzyılda tanışmayız sanıyordum." dedim ufak bir gülümsemeyle. Bu sözle kaçışını, annemi ölüme ve beni ıslah evine terk edişini alaya alıyordum. Benim kadar zeki biriyse bunu anlardı. Ama zekamı annemden aldığım gibi bir fikre inancım tamdı.

"Seninle tanışmayı bekliyordum Nev. Seni gözlüyordum." dedi açıklama telaşıyla. Sözlediği her şey o kadar saçma geliyordu ki, ona inanmıyordum. Dünyada küçücük ve korumasız bir halde bırakmıştı beni. Gözünü bile kırpmamıştı. Bu yüzden ben de bu dünyada güzel olan her şeyi öldürmeye meyilliydim. Çünkü içimdeki duygularıma sebep olan bu bencil adamdı.

"Sanırım şimdi tanışmış olduk. Şimdi beni getirdiğin gibi geri gönderirsen ne kadar iyi olur, o avcı çocuklarına yapacak şeylerim var da." dedim omuz silkerek.

"Alnının ortasına saplanmakta olan oka rağmen mi? Sanmıyorum. Biraz oturup sohbet etmeye ne dersin?" dedi Ares. Hiçbir utanma emaresi göstermedim. Blöfümü savuşturmuştu. Eh, ne bekliyordum ki? Onun kızıydım. İtiraz etmedim. Sessizlik en iyi politikadır ve ben de bu politikayı uygulamakta hiçbir zaman zorlanmadım. Gösterdiği yere oturdum, oklarımı ve yayımı sandalyenin arkasına astım. Ares'in söyleyeceklerini dinlemeye başladım.

"Nev, bir süre kendi başına idare etmek zorunda kaldığını biliyorum. Ama böyle olmak zorundaydı. Anlayabiliyor musun beni?" dedi parmaklarını kavuşturarak. Onu anlıyordum, Tanrı'ya şükür zekamda bir problem yoktu. Ama ona inanmıyordum ki işte bu asıl sorundu.

"Önemli değil, üstesinden gelebiliyorum." dedim gülümseyerek. Zırhımı asla indirmiyordum.

"Annene çok benziyorsun. Gözlerin ve gülüşün. En az onun kadar güzelsin." dedi. Bu ciddi bir acımasızlıktı. Annemi hiç tanımıyordum. Annemi hiç hatırlamıyordum.

"Hayatımda tanıdığım en uzlaşmacı kadındı annen. Benim gibi bir savaş tanrısıyla bile tartışmıyordu. Hep gülerdi. Öyle güzeldi ki. Öyle farklıydı ki. Bak, resmini göstereyim sana." Ceketinin içinden küçük bir fotoğraf çıkardı. Öyle şaşkındım ki konuşmak aklıma bile gelmedi. Fotoğrafı ellerime bıraktı. Uzun, sarı saçlarını, mavi gözlerini ve o büyüleyici gülümsemesini gördüm. Ona benziyordum. Tek farkımız, onun gözlerinden sevecenlik akıyordu, benim ise intikam hırsı. Onu katledenleri, dünyadaki bu güzel şeyi yok edenleri öldürme güdüsü. Bunları anımsadıkça, Ares'in de bizi nasıl savunmasız bıraktığını anımsadım. O adamlar kadar suçluydu annemin ölümünde. Uzun zamandır ilk defa gözlerim dolu.

"Bu güzel şeyi sen yok ettin, biliyorsun değil mi Ares?" dedim dişlerimi sıkarak. Ares cevap vermedi. Gözlerimi kapatıp, yaşlarımı durdurmaya çalıştım. Gözlerimi açtığımda, kendi kulübemdeydim. Yatağımda oturuyordum. Gözlerimden bir damla yavaşça süzüldü, kucağımda kavuşturduğum ellerime düştü. Gözlerimi sildim. Oklarımı kenara koymak için döndüğümde, altın rengi okların yastığımın üzerinde olduğunu gördüm. Üzerindeyse "Kızım Newren'e, hedeflerini vurması dileğiyle." yazıyordu. O an annemi düşündüm. Her şeyi bırakıp, karanlık dünyamı aydınlatan tek ışığı. Elime bir kağıt aldım ve annemin hatlarını çizmeye çalıştım. Ares beni çağırmak için bir 17 yıl daha beklerse, annemi tekrar anımsamayabilirdim. Onun kadar güzel olmamıştı, ama yine de bir eskizdi işte. Bir kez daha yemin ettim, dünyamın tek güzel şeyini benden çalan adamları bulup öldürmek, sonra da Ares'in işini bitirmek için. Çizdiğim eskizi, kitaplarımdan birinin arasına koydum. Kimsenin onu görmesine tahammül edemezdim. O benim hayat amacımdı ve... En zayıf noktam.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ares'in Armağanı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Fizy Armağanı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Curse of the Gods :: Dünya :: Olimpos :: Tanrılar Konseyi-
Buraya geçin: