Curse of the Gods
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hmss.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Lucille
Artemis Avcısı
Artemis Avcısı
Lucille


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 11/11/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Hmss. Left_bar_bleue0/100Hmss. Empty_bar_bleue  (0/100)
Uyarı Puanı:
Hmss. Left_bar_bleue0/10Hmss. Empty_bar_bleue  (0/10)

Hmss. Empty
MesajKonu: Hmss.   Hmss. EmptySalı Kas. 22, 2011 7:24 pm

Rengini gecenin en saf, en yogun anindan alan saclarina dusen bembeyaz kar taneleri, genc kadinin usumesine sebep olmak bir yana, ona uzun suredir sahip olamadigi bir mutlulugu bahsedercesine etrafinda da oynasiyor, tenini oksuyorlardi. Lucille, doganin kendini gosteris bicimlerinden hepsini severdi. Bir deprem, firtina gibi yikici seyler bile, kar yagisi ya da gokkusagi ile ayni kudrete, ayni sevilme derecesine sahipti onun icin. Doga, yillardir saygi duydugu yegane sey. Belki bu nedendendir ki, normal bir insanin evinden disari burnunu bile cikarmak istemeyecegi bir kar firtinasinin icinde yuruyordu. Aslinda, Lucille amacinin bunun keyfini surmek olmadiginin cok iyi farkindaydi. Yaraticisiyla tanismadan onceki son dakikalarini, kendisini yeterince guclu, dayanikli ve iyi olduguna inandirarak gecirecekti. Asla, gecmisini sorgulayan ve hatirlamadiklarina dair ozlem duyan biri olmamasina ragmen, gecen hafta birdenbire zihnine ususen kesik goruntuler, onu buraya dek getirmisti iste. On yedi yildir ailesi saydigi insanlarin, onu bir ormanda bulmalarini ucuncu bir kisinin gozunden izlemisti once. Merak ediyordu, kendisi gibi olanlari da burada bulup bulamayacagini.
Gercegi, yari tanrica oldugunu anlamasini saglayan asil anahtar, annesiydi aslinda. Gecenin ayazinda deri ceketine iyice sarindi, sirtindaki agrinin bir an olsun gecmeyecegini -en azindan bunlardan kurtulana dek- bilse dahi oku ve yayini duzeltti. Tanri askina, bunlari daha once elinde bile tutmamisti. Bodrumlarindaki sandigin icinde asil annesi olan Artemis'i temsil eden eski cagdan kalma resimler, bazi mektuplar, ve bu ivir zivir vardi iste. Hos, ilk kullanis denemesi gayet basariliydi, fakat yeni yasamina uyum saglamaya calismak fazlasiyla zordu. Aslinda, asil "yeni yasam" yaklasik on dakika icerisinde baslayacakti. Ellerini dar kot pantolonuna sildi, her heyecanlandiginda yaptigi gibi. Soguk ve puslu havayi cigerlerine son kez doldurup, basini kaldirdi. Karsisinda uzanan gorkemli, bir sekilde antik Yunan ve moderniteyi icinde barindiran bina, bakislarinin alabileceginden cok daha genis, cok daha yuksekti adeta. Basinin ustunden bir kuzgun, ugursuz otusuyle genc kadinin kulaklarini doldurarak ucunca, iceri girme vaktinin geldigini anladi. Daha fazla kacmasinin bir anlami yoktu.

Yurudu, yurudu ve yurudu; bacaklarindaki her bir kas yirtilircasina agriyana dek yurudu ve bunun sonucu olarak ona bahsedilen tek sey bos, mermer bir tahtti. Yuzu, hucum eden kanla kizardi, ve bunun nedeninin korkusundan duydugu utanc mi, yoksa umursanmayisinin verdigi ofke mi oldugundan emin olamayarak, hem daha cok korktu, hem de ofkelendi. Duygularina hemen hemen her an hakim olabilen bir kiz icin bu, siradisi bir durum olsa da birkac saniye icerisinde tahtta beliren, ipeksi bir golgenin giderek sekillenmesi kadar siradisi hicbir sey olamazdi. Nitekim, hayatinin geri kalan her yili boyunca, bu ani dusunmedigi bir gun bile olmayacakti. Ruhu, sukran ve huzurla kaplanirken, siluet giderek belirginlesti, bir kadinin kivrimlarina sahip oldu ve etrafina gumusi, titresen bir isik yaymaya baslayarak, son gorunumune kavustu. Tanricasi, annesi; bakislari bulustugu anda Lucille, zihnindeki bulmacanin son parcalarinin da yerine oturdugunu hissetti. Aslinda onu hep taniyordu, ona anlatildigi gibi bir "tanisma" degildi bu, sadece bir bulusmaydi. Bir anne ve kizinin, ozlemle gecen yillarin ardindan saf bir merak ve heyecanla bulusmasi. Ama hareket etmedi, gul kurusu rengindeki dolgun dudaklari aralandi fakat hicbir kelimeyi sekillendiremedi. Onun yerine dizleri ustune coktu, bir saygi belirtisi olarak degil, fakat zaten yorulmus olan bedeni onu tasimakta fazlasiyla gucluk cekmisti. Ruhu, zihni; her ne derseniz deyin, tamamlanmisti ve hicbir cekingenlik, korku hissetmiyordu. Ama konusamiyordu iste, ah, daha ayakta bile duramiyordu ve buraya gelmeden once takinmayi dusundugu guclu, sogukkanli maske daha simdiden paramparca olmustu. Tanrica, adeta butun salonun isildamasina sebep olan bir gulumsemeyle, sadece birkac metre uzaginda oturuyordu. Ayaga kalkti, kizina dogru ilerledi. Yurumek ile ucmak arasinda bir sinir varsa, Tanrica tam da o sinirdaydi ve bu, her ikisinden de daha goz kamastirici bir seydi. Lucille onun ayaklarinin yere degdigini goruyordu, fakat herhangi bir caba sarfetmeden, kayarcasina, zarafetle ilerleyisinden gozlerini alamiyordu bir turlu. Gordugu ilk olumsuz, ayni zamanda en inanilmaz olaniydi onun icin. Ah, Ay Tanricasi. "Gel buraya, kizim. Endiselenmeni gerektirecek hicbir sey kalmadi. Bana bagliligini goster, ben de seni kutsayayim."

Genc kiz, zumrut yesili gozlerini bir kez daha Tanricanin bakislarina sabitledi ve bu sefer olanca metanetiyle, ayaga kalkmak icin zorladi kendisini. Pek dalga gecilecek bir ortam olmadigi asikardi, fakat dudaklarinin zarif bir gulumseyle kivrilmasina ve muzip bir tonla, kelimelerin agzindan kristal berrakliginda dokulmesine memnun oldugu kadar saskindi da. "Sey, sanirim oncelikle biraz bilgilendirilmeyi yeglerim. Saygisizlik yapma gibi bir amacim yok, fakat sey, eger annemsen, bence rahat olmam, korkmamdan ve iyidir. Yani "ah, ben bir melezmisim, hemen baglilik yemini edeyim!" pek bana gore bir sey degil, muhtemelen biliyorsundur, yani Tanrica olmak sanirim benim hakkimda her seyi bilmeni de gerektirir... Ah, utandim." Cok konusmustu, sacmalamisti, fakat Tanricanin yumusak ifadesinin bir saniye icin bile degismedigini gozlemlediginde, derin bir nefes verdi. Artemis, sandigindan cok daha buyulu, bilge ve en onemlisi de, insancil gozukuyordu. Tanrica uzun, ipeksi saclarini arkaya dogru atip guldu, bu Lucille'in hayatinda gordugu ve gorebilecegi en icten, en saf ve neseli seydi. Ölümsüz annesi ona yaklastikca, dusuncelerinin bir sekilde uzaklara gittigini hissedebiliyordu genc kiz. Ona kavusmasi cok gec olmustu belki, cok fazla soru isaretiyle de doluydu, fakat hepsini bir gun ogrenecekti nasilsa. Annesinin dokunusu, teninde elektrik sokunun daha tatli, sicak ve bir yaz gecesinin uyusuklugu gibi bir hisse neden olmustu, ve onun kollari ince, narin ve usumus bedenini sardiginda, sorularina bir yanit almak icin bir omur bile bekleyebileceginin bilincine ulasti. O, Artemis Bakiresi olmak icin dogmustu, onun kutsalliginin bir parcasi olmayi gururla tasimak ve ona hizmet icin. Sorgulamadi, vaatler beklemedi; kisacik hayatinda ilk defa.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hmss.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Curse of the Gods :: Dünya :: Olimpos :: Tanrılar Konseyi-
Buraya geçin: