Curse of the Gods
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kabullenmek.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Syllonisa Piotr
Zeus'un Kızı
Zeus'un Kızı
Syllonisa Piotr


Mesaj Sayısı : 182
Kayıt tarihi : 16/10/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Kabullenmek. Left_bar_bleue28/100Kabullenmek. Empty_bar_bleue  (28/100)
Uyarı Puanı:
Kabullenmek. Left_bar_bleue0/10Kabullenmek. Empty_bar_bleue  (0/10)

Kabullenmek. Empty
MesajKonu: Kabullenmek.   Kabullenmek. EmptyC.tesi Ekim 22, 2011 9:13 am

    -Kamp-
    Her bireyin doğasında merak vardır. Bu merak duygusu Syllonisa'nın da içini kemiriyordu. Babasını daima merak etmişti. Onu görmek için inanılmaz büyük bir istek vardı içinde, bir gün bu isteğini gerçekleştirmeye karar vermişti. Kamptan kaçma fikri ona çok mantıklı gelmişti. Bu fikrini kardeşi Dean paylaşmaya karar vermişti bir gün. Çünkü ona inanılmaz güveniyordu. Saat gecenin ikisinde kardeşini dürterek uyandırdı. Kardeşi homurdandı Syllonisa'ya doğru Genç kız kardeşine sessiz olmasını işaret ederek fısıldadı. "Dean, ben babamızı bulmaya gidiyorum. Benimle gelecek misin?" Kardeşi uykusuzluğun tesiriyle pek bir şey söylemeden başını salladı ve hadi gidelim tarzında bir şeyler söyledi. Kamptan gizlice kaçarak yola koyuldular.

    -Olimpos-
    Her yer buram buram tarih kokuyordu sokakların. İki genç kız adım adım babalarına gidiyorlardı. Heyecanlı oldukları her hallerinden belliydi. Birbirlerinden destek almak için göz kontağı kuruyorlardı devamlı. Birbirlerinin desteklerine her zamankinden fazla ihtiyaçları vardı. Çünkü yüzlerce safkan tanrının yanında onlar sadece iki küçük melezdi. Orada bulunan en güçsüz varlıklardı belki de. Koskoca Olimpos'ta iki küçük noktaydılar sadece. İnsanların arasındaki güç üstünlüğü durumu burada yoktu. Zeus'un kızları olmak o an onlar için büyük bir avantaj değildi. Bu alışamadıkları ve büyük ihtimalle hiçbir zaman da alışamayacakları bir durumdu. Ölümlü tarafları onları zayıf kılıyordu. Korkularının da kaynağı bu taraflarıydı zaten. Asla kurtulamayacakları bir damgaydı melezlikleri. Tanrıların onları aşağılamalarından endişeleniyorlardı. En azından Syllonisa için durum böyleydi. O, korkularını yenmeye çalışan küçük melez bir kızdı sadece.

    Emin adımlarla yürümeye çalışırlarken isimlerini daha önce sadece duydukları varlıkların yanlarından geçişlerini izlediler. Belki de yüzlerce küçük tanrının arasındalardı. Babalarına kavuşmayı deli gibi istiyorlardı şüphesiz, ancak hala içlerinde bir korku vardı. Ya babaları onları kabul etmezse? Ya onları sadece başından savarsa? Bunlar ihtimal dahilinde şeylerdi. Syllonisa kendinden emin durmaya çalışıyordu ancak korktuğu ihtimaller içini kemiriyordu her an. Babalarının bulunduğu yere yaklaştıklarını hissettiklerinde kız kardeşi Dean'in elini sıkıca tuttu. Derin nefes aldı ve kelimeleri doğru seçmeye çalıştı. "Bu ana hazır mısın?" Cevabı beklerken ortamdaki gerilimin azalmasını istiyordu. Bu pek mümkün değildi. Ne de olsa ortada iki babasız kız ve oldukça görkemli bir gerçek baba vardı. Ve bu baba onları reddedebilir, kovabilir ve hatta aşağılayabilirdi. Syllonisa'ya dönüp annesinin nasıl biri olduğunu söyleyebilirdi. Onu bu yanıyla aşağılayabilirdi. Onun melez olmaması gerektiğini, esasen bir hayat kadınının çocuğu olduğunu söyleyebilirdi. Buram buram bu havayı yaydığını düşünüyordu zaten Syllonisa.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Daenerys Aimée Chevalier
Zeus'un Kızı
Zeus'un Kızı
Daenerys Aimée Chevalier


Mesaj Sayısı : 109
Yaş : 27
Kayıt tarihi : 16/10/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Kabullenmek. Left_bar_bleue12/100Kabullenmek. Empty_bar_bleue  (12/100)
Uyarı Puanı:
Kabullenmek. Left_bar_bleue0/10Kabullenmek. Empty_bar_bleue  (0/10)

Kabullenmek. Empty
MesajKonu: Geri: Kabullenmek.   Kabullenmek. EmptyC.tesi Ekim 22, 2011 10:24 am

-Kamp-
Gözlerini kapatmamak konusunda ısrar ediyordu yine. Uykusuz kalmayı, rüya görmemeye tercih ederdi. Fakat o gün kendisini nasıl yorduğunu biliyordu, uyuması onun için iyi olacaktı. Sonunda kendi kendine söylenip gözlerini kapatıp derin bir uykuya dalarken kardeşinin onu dürtmesiyle biraz homurdandı. "Dean, ben babamızı bulmaya gidiyorum. Benimle gelecek misin?" Aslında, kardeşinin günlerdir yapmaya yeltendiği fakat bir türlü yapmak istemediği şeyi istiyordu Syl. Anlık bir kararla doğrulmaya çalışırken, evet anlamında başını salladı.

-Olimpos-
Olimpos'a ilk defa giriyordu melez. Ne yapacağını bilemez durumdaydı aslında, yıllar boyunca babasıyla konuşacağı günü beklemiş, sorularını hazırlamıştı. Annesini ilk defa düşünüyordu, acaba yaşıyor muydu? Yaşıyorsa, beni neden bırakmıştı? Annesi nasıl biriydi? Fakat, şimdi hepsinden vazgeçmişti. İçini saran korku, Olimpos sokaklarında daha da bir artmıştı. Ne zaman babasının ona ters bir tepki vereceği aklına düşse, korku dolu gözlerle kardeşine bakıyordu. Göz göze gelmeleri, her şeyi unutturup yıllardır bugünü beklediğini hatırlatıyordu, tekrar cesur oluyordu. Kardeşinin elini tutması, ona yalnız olmadığını, korkmaması gerektiğini bildiriyordu. Ona güvenirdi, onu severdi ve burada olmasını isteyeceği başka bir insan yoktu. Garip bir biçimde, aynı korkuları Syl'in de beslediğini biliyordu. Kardeşinin varlığını hissetmesi, yalnız olmadığını bilmesi onun için çok fazla şey ifade ediyordu. Bu yüzden, ona minnettardı.

Korkularını düşünmemeye çalışırken derin nefesler alıyor, kararlı adımlarla yavaş yavaş Tanrılar Konseyi'ne doğru ilerliyordu. Babasını sadece heykellerden tanıyordu, kendi öz babasının aslında nasıl biri olduğunu hiç bilmiyordu. Küçükken gizli gizli kurduğu hayalleri vardı, tanrı olması bu hayallere sığacak bir şey değildi fakat, insan özelliklerinin öyle olmamasından korkuyordu. Aslında babasının acımasız bir tanrı olması, onu öyle korkutuyordu ki. "Bu ana hazır mısın?" Kardeşinin sorusuyla kendine geldi, artık Tanrılar Konseyi'nin kapısının önündelerdi. Derin bir nefes aldı, "Hazırım." dedi kendinden emin bir şekilde. Kardeşine gülümsedi, belki de onun ihtiyacı olan da buydu. "İlk önce sen mi girmek istersin?" diye sordu kardeşi, cevabını bilmese de, evet anlamında başını salladı. Kardeşinin elini bırakırken, buraya gelmekle hata yapıp yapmadığını düşündü.

-Zeus-
Tanrılar Konseyi'nde, dev cüsseli tanrıyı görünce dili tutuldu. Gözlerini kocaman kocaman açıp, şaşkın bakışlarından başka yapabileceği bir şey yoktu. Sanki tanrı, onun geleceğini biliyor gibi, gözlerini ilk andan itibaren kapıya dikmiş, Daen girer girmez göz kontağı kurmuş ve yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. Gözlerinin içine bakmaya çalışırken Daen, babasının adını söylediğini duymasıyla kendinden geçti. "Aimée, kızım." İlk defa biri ona kızım dediğinde bu kadar duygulanmış, ilk defa isminin söylenişinde bu kadar duyguyu bir arada barındırdığını duymuştu. Daen, sadece yutkunmakla yetinirken, babasının ona ikinci ismiyle hitap ettiğini fark etti. Daha önce kimse ona Aimée dememişti.

"Annenden sana bu adı koymasını ben istemiştim." dedi yüzündeki gülümseme yayılırken. "Aynı onun gibi, senin de çok güzel olacağını biliyordum." Konuşmasına devam ederken, yüzündeki kederin arttığını fark etti Daen. Bir tanrının kederleneceğini hiç düşünememişti. "Annem..." diye mırıldandı Daen, sesinin duyulabileceğinden emin değildi, sesinden tedirginlik hissediliyordu, yanlış bir şey yapmaktan korkuyordu. Zeus, onu duymuş ve tedirgin olduğunu hissetmişti. Dev cüssesinden çıkıp insan boyutlarına inerken, bir anda kızın yanında beliriverdi. "Annen hakkında bir şeyler bilmek istemen çok doğal, Aimée. Fakat benden korkmamalısın. Sana zarar verecek hiçbir şey yapmam." Sesinde, bir babanın şefkati vardı, bir tanrının ciddiyeti değil. Kendini daha da iyi hissetti Daen, sonunda gözlerini yerde gezdirmeyi bırakıp, babasının masmavi gözlerine baktı. Bu kadar güzel bir mavi gördüğünü hiç sanmıyordu, nefesi kesilirken, babasının elini omzunda hissetti. Gzöyaşlarına hakim olamazken, bir anlık ihtiyaç hissiyle ona sarılıp ağlamaya başladı.

"Annen, dünyadaki en tatlı kadın olmalıydı. Senden sonra da, istesem de ondan ayrılamadım. O kadar güzeldi ki... Seni gördüğüm zaman, annene ne kadar benzediğini fark ediyordum. Büyüdükçe, aynı onun gibi olmaya başladın. Sadece, fiziki özelliklerin değil, aynı zamanda karakteristik yapından da benden hiçbir şey almamışsın. Mimiklerin, kararların ve seçimlerin bana hep Lisa'yı hatırlatır." Adını ilk defa duymuştu Daen, üstelik annesine benzemesinin de onu bu kadar gururlandıracağını hiç düşünmemişti. Babasının sesi ve anlattıkları ona bitmesini hiç istemediği bir masalmış gibi geliyordu, ona sıkı sıkı sarılırken, babasının saçlarını okşadığını hissetti. Omuzlarından tutup onu geri çekerken gözlerine baktı kızının. "Senin için her şeyi yapabilirdi. Her şeyin içine, ölüm de girdi." dedi, sesinden babasının nasıl üzüldüğü belliydi. Annesinin onun için öldüğünü söylemişti, ama nedenini soramamıştı. Boğazında bir şeyler düğümlenirken, son gözyaşı da süzüldü yanaklarından. Babası ona elini uzattı ve avucunun içinde küçük bir kolye oluşmaya başladı. Kolyenin ucunda bir ağaç vardı, Meşe Ağacı'nı hemen tanıdı Daen. Babası, kolyeyi kızın boynuna takarken, "Annen sende kalmasını istemişti." dedi. "Sana, onunla ilgili tüm öğrenmek istediklerini gösterecektir." Daen, yeni kolyesine bakarken, küçük meşenin sarı yapraklarına takıldı gözü, sanki gerçekmiş gibi rüzgarın etkisiyle sallanıyordu. İçten, kocaman bir gülümseme ile karşılık verdi babasına. Sonra, dışarıda kardeşinin beklediğini anımsadı. "Dışarıda-" diyecek oldu ki, babası sözünü kesti. "Slyllonisa var, biliyorum." dedi anlayışla. "Birbirinize güvenin, buna ihtiyacınız olacak." dedi gözlerini Daen'e dikerken. Daen hafifçe başını salladıktan sonra babasının kollarından ayrıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://scythee.tumblr.com
Syllonisa Piotr
Zeus'un Kızı
Zeus'un Kızı
Syllonisa Piotr


Mesaj Sayısı : 182
Kayıt tarihi : 16/10/11

Curse of the Gods
Karakter Gücü:
Kabullenmek. Left_bar_bleue28/100Kabullenmek. Empty_bar_bleue  (28/100)
Uyarı Puanı:
Kabullenmek. Left_bar_bleue0/10Kabullenmek. Empty_bar_bleue  (0/10)

Kabullenmek. Empty
MesajKonu: Geri: Kabullenmek.   Kabullenmek. EmptyC.tesi Ekim 22, 2011 6:06 pm

    Dean, Zeus'un huzurunda oldukça uzun vakit geçirmişti. Syllonisa endişelenmeye başlamıştı. Aklına hep en kötüsünü getirirdi zaten. Ya Zeus onu kabullenmediyse? Eğer kardeşini kabullenmezse Syllonisa'yı asla kabullenmezdi. Genç kızın kanı bozuktu çünkü. Yüce tanrıyla ilk yüzleşen olmak istememişti bu yüzden. Önce kardeşinin gitmesini istemişti. Bu arada genç kıza cesaretini toplamak için yeterli süre kalacaktı çünkü. Bu birkaç dakika, hatta birkaç saniye bile ona kendisini toparlaması için yeterli olacaktı. Kendinden emin olduğunda kardeşi çıktı. Genç kıza içeri girebilirsin dercesine başını salladı kardeşi. Yüzünde mutlu bir ifade vardı. Demek ki Zeus onu kabullenmişti. Bu durumda Syllonisa'yı da kabullenebilirdi. İçinde bir umut ışığı doğdu genç melezin. Derin derin nefes aldı Syllonisa. Zaman gelmişti.

    -Zeus-
    Geniş ve enfes güzellikteki koridorları geçerek tanrılar konseyine vardı genç kız. Devasa sütunlar ve muhteşem güzellikteki heykeller karşısında hayretini gizleyemedi. Sanat eserlerine duyduğu ilgiyi hiçbir zaman gizlememişti genç kız. Gerek bir edebiyat eseri olsun, gerekse bir heykel olsun. Hepsini bir nimet, bir lütuf olarak görürdü. O an genç kız ne için geldiğini unutuverdi. İlerliyordu, ancak babasını görmek aklından çıkmıştı. Sadece sanatı inceliyordu. Zihnini meşgul edecek bir şey bulması iyiydi. Gerginliği aklından çıkıvermişti birden. Ardından bir ses duydu. "Sanatı seviyorsun, değil mi?" Birden duyduğu ses karşısında irkildi genç kız. Aniden arkasını dönünce heybetli tanrıyla karşılaştı. Genç kız şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş bir biçimde onu izlerken o ise sadece yüzünde bir gülümsemeyle kızın şaşkın çehresini izliyordu. Ne demesi gerektiğini bilemiyordu genç kız. Birkaç kere bir şey söyleyecek gibi oldu ancak sonradan vazgeçti. Onun zorlandığını anlarmışçasına konuştu babası. "Gel, sana bir yakından bakayım." Hiç tereddüt etmeden babasının yanına doğru gitti Syllonisa. Yüzüne bir tokat veya o tarz bir şey yemeyeceğinden emindi. Yaklaştığında babası genç kızın omuzlarına ellerini koydu. Derin bir iç çekti. Gözlerini bir saniye bile kızınınkilerden ayırmayarak konuştu. "Gözleriniz, aynılar." Duyduğu sözler karşısında gözleri doldu Syllonisa'nın. O'na, annesine benzetilmeyi hiç sevmezdi. Çünkü annesinin ne olduğunu, ona neler çektirdiğini biliyordu. Zeus, kızının gözlerindeki yaşları gördü. Tek parmağıyla yaşları sildi ve ardından konuştu. "O, başkalarına eziyet etmeyi seven biriydi, bir hiçti." Biraz duraksadı tanrı. Kızının durumu sindirmesini, belki de iç muhakeme yapmasını bekliyordu. Yeterli süre olduğunu düşündüğü anda tekrar konuştu. "Ama sen, kızım. Sen, mükemmelsin." Belki de bütün gün boyunca ilk defa güldü genç kız. Rahatlamıştı, kabullenilmenin verdiği his bambaşkaydı.

    Ardından Zeus ellerini kızının omzundan çekti. Tahtına oturdu ve kızının karşısına gelmesini izledi. Ellerini birleştirip çenesinin altına koydu. Kelimeleri dikkatli seçmeye çalışarak konuştu. "Niçin anneni seçtiğimi merak ediyorsun, değil mi?" Evet anlamında başını salladı genç kız. Tamam, belki Zeus çapkınlığıyla bilinirdi. Ancak basit bir hayat kadınına gitmeyecek kadar asil olduğunu da biliyordu. Merak ettiği sorulardan biri de buydu Syllonisa'nın. Zeus onay aldıktan sonra anlatmaya başladı. "Herkes hata yapar kızım. Tanrılar bile. Hatta en görkemlileri bile. Ben de hata yaptım ve Minka'ya rastladım." Hata olarak görüldüğünü düşünmeye başlamıştı tekrar Syllonisa. Gözlerinin tekrar dolmaya başladığını hissetti. Ağlamak üzereydi. Zeus bu halini görünce duraksamadan devam etti. "Ama bu hatanın sonunda sen dünyaya geldin kızım. Şimdi bu kararım bana hata gibi gelmiyor. Sana sahip olduğum için çok şanslıyım." Daha önce hiç bu kadar kısa sürede bu kadar duygu değişimi yaşamamıştı. Ancak şimdi istenildiğini anlamıştı. Tekrar mutlu olmuştu. Ardından babası hikayesine devam etti. "Karlı bir Aralıktı. Bulduğum ilk bara girmiştim. Orada Minka ile karşılaştım. O, anlarsın ya, çok çekiciydi. Kendime engel olmam mümkün değildi. Hem bir geceden ne olacaktı ki. Unutulup gidecekti." Daha önce duymadığı şeyler Syllonisa'nın dikkat kesilerek dinlemesine sebep oluyordu. Tek bir ipucu bile kaçırmamak için dikkat kesilmişti. Kızının ilgisinden ve merakından hoşnut olan Zeus anlatmaya devam etti. "O günden on üç yıl sonra senin olduğunu öğrendim. Şaşkındım ve biraz da mutsuz olmuştum. Çünkü Minka'nın çocuğunu istediğimi düşünmüyordum. Sen, beni yanılttın." Kızına doğru gülümseyerek baktı görkemli tanrı. Syllonisa hiç bu kadar mutlu olmadığını düşünüyordu.

    Yıllardır merak ettiği her şey açıklığa kavuşmuştu. Yani, neredeyse her şey. Hikayesini bitiren Zeus, konuşmasına devam etti. "Peki, merak ettiğin başka bir şey var mı?" Bunu söyleyebilmek için bir süre düşüncelerini toparlamak zorunda kaldı genç kız. Daha sonra kelimelerini doğru seçmeye çalışarak konuştu. Sesinin özgüvenli çıkmasını istiyordu. "Dört yıldır beni biliyordun. Niçin hiç gelmedin?" Tanrı Zeus bu soruyu bekliyor olacaktı ki sakince karşılayarak başladı cümlesine. "Hazır olmanı bekledim. Sen istediğinde benimle iletişime geçecektin zaten. Syllonisa anlarcasına başını salladı. Soruların hepsi cevaplandığına göre bu an bitecekti. Hiç bitmesini istemiyordu oysa ki genç kız. Sonsuza dek babasının yanında kalmak istiyordu. Anı dondurmak istiyordu. Çünkü sadece babasının yanında gerçekten çok mutlu olduğunu hissetmişti. Gözleri tekrar dolmaya başlamıştı. Babası bunu anladı ve kızına doğru birkaç adım attı. Elleriyle saçlarını arkaya attı ve yanaklarından tuttu. Gözlerinin içine bakarak konuştu. "Senin için bir hediyem var. Bundan sonra hiç ayrılmayacağız." Zeus'un elinde bir kolye belirdi. Ucunda iki melek kanadı ve arasında bir şimşek olan figür zarifçe sallanıyordu. İnanılmaz parlaktı. Kızının boynuna taktı. Birazcık uzaklaşarak nasıl göründüğüne baktı. Ardından yüzünde bir gülümsemeyle eski yerine geldi. "Mükemmel oldu kızım. Güzel görünmesinin yanında bu kolye senin üzülmeni engelleyecek. Ne zaman üzülsen yanında ben varmışım gibi rahatlayacaksın." Syllonisa etkiyi sanki aniden hissetmeye başlamıştı. İnanılmaz mutlu olmuştu. Babasına sıkıca sarıldı. Asla bırakmak istemiyordu. Ancak ayrılık vakti gelmişti. Babasının kollarından ayrıldı ve son bir söz söylemek için fırsat buldu. "Ben... Teşekkür ederim." Zeus başını salladı. Ardından tekrar konuştu. "Kendine dikkat et. Bir de kime güveneceğine dikkat et." Onaylarcasına gülümsedi Syllonisa. Kolyesini tutarak babasının huzurundan ayrıldı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kabullenmek.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Curse of the Gods :: Dünya :: Olimpos :: Tanrılar Konseyi-
Buraya geçin: